Feyz-i Kâşânî Söyleşileri

Hegel gibi bazı filozoflar ortaya tarihsel akıl diye bir kavram attılar. Onlara göre tarih, zamanın dönüp duran çarklarıdır. Her asır kendi aklını yaratır. Bana göre akıl tarihe teslim olmuş değildir; tam tersine tarih aklîdir. Akıl zamana hâkimdir. Zamanın çarklarına “dön” diyen, akıldır. Onlara göre madde sürekli değişir ve dönüşür; zaman akıp gider. Akıl zamanın bu döngülerinin bir sonucu olarak vücûda gelmiştir. Oysa âlemin akışı ebedî akla göredir. Bu âlemi çekip çeviren bir akıl vardır. Burada hiçbir tesadüfe yer yoktur. Âlem en başından beri bir ölçü, düzen ve akıl üzere var olmuştur.
…
Peki, Varlık nasıl idrak edilebilir? Gerçek şu ki, onu husûlî (dolayımlı) bilgi ile idrak edemeyiz. Çünkü karşı karşıya olmak, husûlî bilginin gereklerindendir. Karşı karşıya olduğunuz her bir varlığın zihninizde bir sureti vardır. Varlık ile karşı karşıya olamayacağımızdan, zihnimizde onunla ilgili bir suret de oluşmaz.
…
Örneğin gözlerimizin, karşımızdaki sandalyeyi gördüğünü varsayalım. Burada gözleriniz “görme” görevini yerine getirmiştir, evet. Fakat o, gördüğünün sandalye olduğunu bilmemektedir. Gözün ardında, onun sandalye olduğuna hükmettiren bir şey var. İşte o, akıldır. Akıl, tüm duyuların ötesindedir. Eğer gözlerin ardındaki akıl olmasaydı, göz sadece görmüş olacaktı. Göz sadece görür, anlamları (me‘ânî) idrak etmez.
Hegel gibi bazı filozoflar ortaya tarihsel akıl diye bir kavram attılar. Onlara göre tarih, zamanın dönüp duran çarklarıdır. Her asır kendi aklını yaratır. Bana göre akıl tarihe teslim olmuş değildir; tam tersine tarih aklîdir. Akıl zamana hâkimdir. Zamanın çarklarına “dön” diyen, akıldır. Onlara göre madde sürekli değişir ve dönüşür; zaman akıp gider. Akıl zamanın bu döngülerinin bir sonucu olarak vücûda gelmiştir. Oysa âlemin akışı ebedî akla göredir. Bu âlemi çekip çeviren bir akıl vardır. Burada hiçbir tesadüfe yer yoktur. Âlem en başından beri bir ölçü, düzen ve akıl üzere var olmuştur.
…
Peki, Varlık nasıl idrak edilebilir? Gerçek şu ki, onu husûlî (dolayımlı) bilgi ile idrak edemeyiz. Çünkü karşı karşıya olmak, husûlî bilginin gereklerindendir. Karşı karşıya olduğunuz her bir varlığın zihninizde bir sureti vardır. Varlık ile karşı karşıya olamayacağımızdan, zihnimizde onunla ilgili bir suret de oluşmaz.
…
Örneğin gözlerimizin, karşımızdaki sandalyeyi gördüğünü varsayalım. Burada gözleriniz “görme” görevini yerine getirmiştir, evet. Fakat o, gördüğünün sandalye olduğunu bilmemektedir. Gözün ardında, onun sandalye olduğuna hükmettiren bir şey var. İşte o, akıldır. Akıl, tüm duyuların ötesindedir. Eğer gözlerin ardındaki akıl olmasaydı, göz sadece görmüş olacaktı. Göz sadece görür, anlamları (me‘ânî) idrak etmez.
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 260,00 | 260,00 |